25 Haziran 2013 Salı

İlk Gün


Uçaktan inene kadar durumun pek farkında olmadığımı itiraf etmeliyim. Son haftaların yoğunluğu, müzikal gösterisi için provalar, sahne heyecanı, başarılı bir Roxie olabilmenin mutluluğu falan derken kendimi Singapur Changi Havaalanı’nda buldum. Uçaktan iner inmez annemi aradığımda ve sonrasında biraz ağladığım, ama zaten benden bir noktada göz yaşı dökmem bekleniyordu o yüzden sorun değil. :) Bu 10.5 saatlik uçak yolculuğunu bitirmenin rahatlaması, 3 ay boyunca evimden uzakta olacağımı fark etmenin üzüntüsü ve yepyeni  bir yerde olmanın heyecanının karışımı bir şaşkınlık ağlamasıydı bence.

Uçuş da zorluydu, belki türbülans sallanmaları çok yoğun değildi ama benim midem bunu pek kaldırmadı, ilk 2-3 saati önce manzara (İstanbul’un gece yukarından görüntüsü bir harika, sarı-beyaz ışıklar, siyah saten kumaşın üzerine işlenmiş boncuklar gibi görünüyor.) sonra Big filmini seyrederek ve yemek yiyerek mutlu bir şekilde atlattım. Ama sonra uyuklama, klimadan rahatsız olma, istifra etmemeye çalışma, koltukta rahat etme çabaları falan derken saatler hiç geçmeyecekmiş gibi geldi.

İndikten sonra havaalanında bir süre vakit geçirdim, para değiştirme, hat alma, bavul bekleme, yol buma vs. (Changi Havaalanı için çok güzel diyorlar, ben sanırım şaşkınlıktan pek bir şey göremedim, birdahakine daha iyi inceleyeceğim.) Ve uzuuuuuuun bir metro yolculuğu (28 durak gittim, yaklaşık yarım saat sürdü) ve kısa bir otobüs yolculuğundan sonra bir kaç gün evinde kalmama izin veren David’in evine ulaştım. İki dakikalık yürüme mesafesinde olan yemek yeme alanına gittik. Yolda da gördüğüm kadarıyla burada sokaklarda, AVMlerdeki yemek katlarına benzeyen, bir sürü yemekçinin ve ortak masaların olduğu bu tip alanlar var. Genellikle Çin, Hint yemekleri satılıyor sanırım. Henüz fotoğrafını çekmedim. İlk günden kendimi riske atmamak için ve çok aç olduğumdan değişik bir şey yemek istemedim ve bir Çin restoranından tavuk-pilav aldım. Gerçi annemin tavuklu pilavını bekliyordum heralde, bu bile değişik geldi tabi ki. Ama bitiremeyeceğim kadar büyük bir porsiyon olan bu yemeğin sadece 3 S$ olması sevindirici. (1Singapur Doları yaklaşık 1.5 TL ediyor.)



Hava hiç tahmin etmediğim kadar boğucu, sıcaklıktan çok nem insanı rahatsız ediyor. Zaten çok ve sık terleyen bir insanım, burada sürekli vücudum nemli gezeceğim galiba. Gece de pek uyuyamadım, bu yazıyı da yazmaya sabah 5'te başladım zaten. Odadaki pervaneyi kapadığım anda içerisi bir sauna kadar boğucu oluyor, açıkken de sesinden dolayı uyuyamıyorum. Uçakta verdikleri kulaklıkları takarak yaklaşık 4 saat uyumuşum. Bu koşullarda uyumaya biran önce alışmam gerek. Kısa zamanda bir çözüm yolu bulacağıma inanıyorum. Neyse ki Türkiye’deki gibi sivrisinek sorunu yok, cam açık şekilde rahatlıkla duruluyor.

Hava aydınlandı, bugün (25 Haziran Salı) staj yapacağım yere gideceğim. NTU’nun kampüsündeki SIMTech binası. Detayları henüz bilmiyorum. Kaldığım ev kampüse yürüme mesafesi. En yakın zamanda da kendime 3 ay kalacak bir yer bulmam gerekli. Bu taraflarda, kampüse yakın bir yer bulmayı istiyorum çünkü kampüs şehirden yarım saat kadar uzaklıkta. Neyse ki Sabancı Üniversitesi kampüsünden dolayı bu konuda bir adaptasyon problemi çekmeyeceğim :)

Şöyle bitireyim:

Yemek yerken David Singapur için ilk izlenimimi sordu, yanımızda Çinli ev arkadaşı olduğu için, belki yanlış anlaşırım diye gerçeği söylemedim. Ama ilk izlenimim şu: “Asya'dayım! Ve gördüğüm her şey bana Asya’da olduğumu hissettiriyor. Metrodaki insanların çoğunun Samsung cep telefonu kullanması bile :p” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder